GASPAR'IN ODALARI
(/2006)
1
Uzun zamandır adımını dışarı atmıyor.Çok uzun zaman.Bir sebep bulamıyor dışarıda olmak için, korkuyor ayrıca.Olan biteni merak etmeyi bırakalı da çok oldu.Ne olabilir ki diyordu kendi kendine, sona doğru gidiyor işte, gerektiği gibi.
Tedbirli siyah gözlerinde saygı taşıyan bir çocuk ihtiyaçlarını kapıya kadar getiriyor. Kafasını kaldırmadan parasını alıp ayrılıyor artık kapının önünden.Uzun zaman olmuştu tek gördüğü bu kara gözlü çocuk, onlar da birbirlerine bakmıyorlar artık.Başlarda insanlar aradılar, ısrar ettiler.Koltuğa oturup tek kelime duymadıkları saatler geçirdiler ve nihayetinde vazgeçtiler.Şimdi yalnız.
Birgün artık dayanamayarak karar verdi kendini kapatmaya.İnsanların yüzündeki kargışlı öfkeden korkar olmuştu.Acıya dönüşmüş bir yorgunluk en sakininin yüzünde bile görünür halde.Bütün organlarını aynı anda kavramaya çalışan bir el bu.İnsanlar kendi içlerinde parçalandılar ve her parça görünür durumda daimi bir endişe yayıyor..Sonunda kimsenin kimseyi tanıyamayacağı kadar çeşitlenecekti bu, kesin.Öngörüldüğü gibi bir keşmekeş. Herkesin kendine taptığı, herkesin kendinden iğrendiği zavallı ruhlar gemisi.O yüzden diyordu kendi kendine, o yüzden bu kadar zevksiz ve bu kadar korkak her eylem ve uçlar birbiriyle bu kadar benzer.Çok yakında açtığın hiçlik çukuruna kendi kendine düştüğünü itiraf etmek zorunda kalacaksın.
Korkunun birinci hali bu.Kendi türüne yabancılaşmak.Bir yoksunluk!
Birkaç kez anlamsız boş hareketlenmelerde yakaladı kendini.Beyninin taşlaştığını fark ediyordu.Durup kalıyordu yolun ortasında ya da metro durağında beklerken, bir markette ya da bir insanı dinlerken birden bire.Anlamını kaybediyordu her şey.Eylemin esnası bütün bir resimdi, zevksiz.Ne yapıyorsun diyen bir ses bağırıyordu kulaklarında ama uzaktan, ne yapıyoruz! ve korkuya düşüyordu elinde olmadan, vücudun reaksiyonları belirginleşiyordu.Her seferinde ağzından dışarı kaçmak için fırlayan midesi ve bir yük treni gibi zorlanan kalbiyle sanki bir foseptik çukurundan içine işlemiş pis havayı boşaltabilmek için hızlı nefesler salarak yürüyor, bambaşka bir varoluşun hayalini kuruyordu.Sonra soğuk duşta nabızlarını uyaran korkak insan.Beden normal bir şekilde işlemeye devam etse bu fraktalın başına ulaşılabilir belki ama olmuyor.İçinden çıkmaya çalışan bir şey var o sırada ve hırıltılarla, dişleri sıkılmış kafa tasından seken itirazlarla geri itiyor onu.Sırtını delip kaçmak isteyen bir yılan.Ölüm korkusundan kurtulmak gerekiyor.Ahmak!Ölüm korkusu değil içindeki.
Soğuk su beynin sıkışmış damarlarından aşağı akıyor, sıkıca yere basan ayak parmaklarına kadar aynı düşünce hakim.Bir çıkış yolu var, bir çıkış yolu var.Nerede olduğuna dair bir fikir yok ama bir çıkış yolu var.Teşekkür et, gülümse, yoluna devam et, yürü.Saygı duy, duyduğunu belli et...ilişkileri sorgudan uzak tut, aksi tehlikeli olabilir.Herkesten her şeyden ayrı ama yine burada bu görünür halde.Bununla yaşayabilir miyim?Sonrasında tamamen yeni ve tamamen istediğim gibi bir tanımlama yaratma şansını bulduğunda ne yapacağını düşünmeye başla.Temel ihtiyaçlar dönülmesi gereken yer ve bu kadar basit bir evren mevcutken yorgunluktan ölmek kölelik değilse nedir?
Düşünce üzerine düşünmeye devam ederek çağlar açıp kapatacak insan, bu doğal ilerleme.Ama artık bu kabulleniş en adisinden bir kendine yaltaklanmaya doğru gidiyor. O yüzden saklanıyor işte.Nihayetin olasılıkları arasındaki saf huzuru umut ederek, daha sorumsuz ve daha gerçek olan anı bekleyerek.Gerçi şu işe bir an önce son vermek istemiyor değil bazen.Bu isteğin varlığı çok değerli.Yorgunluğu ise şu kara umudu yaratıyor aralıksız.Eylemlerin sözde geçerli sebepleri de kaybolacak ve algı yönünen tamamen sapacak işte, belki de olması gerektiği yere.Doğa bu sentetik var oluşu sürdürmeyi elbet reddedecek.Reddetmeli! Görünür değişkenlerin yarattığı bütün olasılıkların içindeki evrende yittiği o kısa anlaşmalarda yaşıyor bunu.Sonra dağılıp gidiyor tabi, tutamıyor.
İşte böyle yaşıyordu Gaspar.
Sonra bir gün dışarı çıkmaya karar verdi ve geri dönemedi. . .