I
mevsim ölür
çıngeneler çadırlar ve agıtlarla
Boş yerlerde kazıklar
Mezar taşlarıdır zamanın
Sular Binlerce çatlagını kapatmaya koşar geçmişin
Biri diğerinin üzerinden sıçrayan coşkun acele
Başka mevsime doğru bir şölen
Ve bir kara eğlence
Kararan hava Yeryüzüne benzer gitgide
Koyulardan makyaj birinde
Diğerinin sırtında siyahtan bir kıştır kasvet
Üzülenler mi
Sevinenler mi
Dökülen içler midir aşk?
Kaybolanlar
Yapraklara yazılan yeşil şiirler gibidir
Bilmem kaçıncı sayfada silinirler
Kuruyunca ölen deniz taşları
Hatırlayamaz rengini
sonrasında umutlar toprağa yakın büyür artık
Sular yalnızdır
Dalgalar eteklerini toplar
Bir kapı dışarı midyeler
Sonra kim bilir ne zaman içeri
Ve kim bilir kimin keyfine
Koştur dur şimdi
Mevsim sonu bu ölüm
Unutmak gibi!
II
Ardında bir başka yalnızlık
Baştan ayağa karanfil
Söylemiştim
En kötüsü bu kaçtığına muhtaç
ne sen ne ben ne de biz
Söylemiştim
Şarap ve Adagio sırasıyla anlatırlar
Üst üste istifli neşesizlikler
Bir de düzenli ki
Hiç yoktan iyi gibi
Benliğe yapışan sülüğe övgü
Al işte! Sevmiyorum seni ama çıkarsızım
İnkar etmenin yolunu yedin bitirdin yazık
O zaman söyle şimdi çanları çalsınlar
O da benden değil ya
Boş ver!
Geri dönmek olur mu
Paldır küldür itiraf ederken
Sesleri duyulsun
Bekleyeceğiz sabahı
Kendimize gelmek için
O da unutmak ya onu da boşver
Söyle diyorum çanları çalsınlar
Sesleri duyulsun, utansınlar
Alnının terazisi dağılıyor çocuğun
Geldi mi o an kaşlarıyla balık tutacak
Soyunacak
Hazırlansınlar
Gerçi, kayıp yok olacak ışıltısız aydınlıkta onca güzel şey
Onca sevgili, onca yalan
Ama olsun…..
Bak ki sevsinler
Od’ u olmayan evlerin çıplaklığını
Denizlere gömülü ayak
Bıraksın onları
Bir haykırış Toprak ayaklı çocukları çıkarınca inlerinden
Gökyüzünden tarih yağsın, Kısa
Uzaklıklar soldukça unutur gidersin ya sen
Tutuşup yok olur onlar da zamanda
söylemiştim Adios Nonino
Ölüm gibidir unutmak da!
-istanbul, 2005-