top of page
zaman

I

uzun yaşadı

tam iki bin küsur yıl

ayağı toprağa değmedi doğduğunda

elleri de uzundu kaşları da

avuç içinden bir orman saçıldı

gölgelerinde uyurdu. uyur hala

kimse sevmedi dünyayı ondan çok

onsuz dünya kendini sevmedi sonra

bir lisan yakıldı

ölü tohumlar üstüne

okunur hala

II

Hangi zamanı anlattı

Altın mürekkep, yakut kalem Billur üstünde

Hangi kanatta doğdu

O savuşan, saydam sesler

Güvercin uçuşu hallere mi

Derinlere, Kayba çıkan yeşillere mi

Yazılı yaşam

Heyulalardan sızıp tufan oldu nice

Ölüm mü

Bel kemiğinde, kanayan gözde

Çığlıklara Saklanan z a m a n

ki Dünya hala ölmekte

zamansız

Uçhisar’ın orta yeri

Kahrından erimiş zaman

Bir sihirli flüt yunusun mezarında

Nefeslenir durur

Gerisi taş oyuğu

Hiç aldırışı yok

Gidenmiş gelenmiş...

İstanbulmuş…..

-Ürgüp, 2005-

bottom of page